• ÇADIRDAN GELEN IŞIK-CENAB OZANKAN
• KOCATEPE- CENAB OZANKAN
• ORDULARA BEDEL- CENAB OZANKAN
• YİĞİDİ BIRAKMAYAN HAYAL- CENAB OZANKAN
• BELENTEPE ŞENLİKLERİ- CENAB OZANKAN
• TINAZTEPE’DE SOLUK- CENAB OZANKAN
• ÇİĞİLTEPE- CENAB OZANKAN
• MEÇHUL ASKER- CENAB OZANKAN
• YENİ CİHANIN EŞİĞİNDE- CENAB OZANKAN
• KADERDE ÖLÜMSÜZLÜK VARMIŞ- CENAB OZANKAN
• ÖLÜM BEDENLERİNDE ERİDİ- CENAB OZANKAN
• SON HÜCUM- CENAB OZANKAN
• CANIMIZ UCUZ DEĞİLDİ- CENAB OZANKAN
• MİLLİ MÜCADELE DESTANI- BEKİR TÜNAY
• İSTİKLAL DESTANINDAN: BÜYÜK ARZU- ARİF HİKMET PAR
• VATAN MACERASI- ARİF HİKMET PAR
• ATATÜRK- ARİF HİKMET PAR
• KARTAL BAKIŞLI DEHADAN MUSTAFA KEMAL’İN MANGASI- ARİF HİKMET PAR
• İSTİKLAL SAVAŞINDA ATATÜRK- MESUT TARCAN
• 30 AĞUSTOS ZAFER ARSLANLARI- MEHMET FARUK GÜRTUNCA
• AĞUSTOS ŞAFAĞI- ŞAHİNKAYA DİL
• ATATÜRK KOCATEPE’DE- KEMALETTİN KOÇ
• KOCATEPE’DEN- DR. MUSTAFA ŞERİF ONARAN
• ATATÜRK KOCATEPE’YE TIRMANIYORDU-MUZAFFER UYGUNER
• ATATÜRK HEP KOCATEPE’DE- OSMAN ATTİLA
• YAY BEDENLİ ADAM KOCATEPE ÜSTÜNDE- ABDULLAH RIZA ERGÜVEN
ÇADIRDAN GELEN IŞIK-CENAB OZANKAN
Bir dere önüne kurulmuş
Başkumandan Paşa’mın çadırı
Büyük taarruzun arifesinde.
Gece perde çekmiş her yöne
Bırakmaz dağı, taşı görmeğe
Doyunca.
Paşam’ın çadırında bir ışık; hafifçe
Paşam’ın çadırında bir umut,
Paşamda bir kutsal düşünce…
Zafer yakın, şehadet bol,
Gazilik çok
İsteyince…
Bir gizli elden dökülür şehadet,
Paşam’ın adı dökülür
Besmelelerin ardı sıra
Sessiz türküler dolanır dillerde.
Asker hazır
Bir uzun yolculuğa
Gayri bir güzel düş, sıla…
Ne kıymeti var, hemşerim!
Cennet yolu açılacak
Şafakla…
KOCATEPE- CENAB OZANKAN
“Yalnız yıldızlar biliyordu
Sırrımızı,
Gece katılmak istiyordu
Zaferimize,
Olanca karanlığiyle
Dolmuştu gözlerimize.
Bayıra tırmanıyorduk:
Önde neferler
Elinde fener,
Sonra bir büyük asker
Ve ardında bizler…
Taşlarda kayıyorduk,
Ayak ucumuzda
Kayboluyordu ışık.
Zaferin bir ucu seher,
Bir ucu gruptu,
Yükseliyordu Kocatepe’ye
“Mustafa Kemal” adlı ordu.
ORDULARA BEDEL- CENAB OZANKAN
“26 Ağustos şafağı…
Başladı toplarımız
Ateş püskürmeğe erkekçe,
Kabus gibi düşmana çöktük
Altıyı çeyrek geçe…
Biz orada
Bir bölüktük ama
Çok vardı döşeğe yatarcasına
Toprağa uzanmamıza…
Yüzbaşı Agah
36 ncı Alayın 6 ncı Bölük kumandanı…
Babaydı, anaydı, herşeydi.
“Yılmayın evlatlar
Ardımızda taburlar
Fırka fırka kardeş var” dedi…
Üç takımla ilerledik
Doğrusunu sorarsan
Üç manga bile değildik…
Agah koptu yerinden
Ve yıkıldı birden
Yıldırım yemiş çınar gibi…
Kurşun yağıyordu
Rahmet misali…
Yüzbaşının kanlı eli
Birden açılıverdi,
“İntikam intikam!
Bölüğe selam,
Bakmayın dağa taşa
Başımızda ordulara bedel
Mustafa Kemal Paşa…”
YİĞİDİ BIRAKMAYAN HAYAL- CENAB OZANKAN
Bir gruptu ki, kandan ateşten
26 Ağustos’un ardından gelen;
Bir kutsal düşüncenin ağırlığını yüklü
Gazi Başkumandan iniyordu
Kocatepe’den yavaş yavaş
Alnında şafak aydınlığıyla
Bir resim gibi doldu gözlerime
Ve büyüdü, büyüdü
Taştı gövdesinden bir yiğidin.
Kendinde değildi gayri,
Geçti içinden bir dilek
Yaşamak ne, bir hiçti ölmek…
Ertesi günün öğlesinde
Yaralı, sağlam
İlerliyorduk ölümün eşiğinde,
Mermi geliyordu karşıdan,
Bir o kadar da bizden.
Bayırlar sarsıldığı vakit
“Allah! Allah!”sesimizden
Yanımda belirdi o kahraman
Gördüm bir anda yıktığını üç kişiyi
Lakin düşünce bir obüs
Uçtu yanımdan ta öteye
Bir eli düşmanın boğazında
Öbürü süngü kabzasında…
Garip! Gözlerindeki manzara aynı:
Gazi Başkumandan tepeden indi,
Büyüdü büyüdü,
Adım adım
Ve taştı bedeninden yiğidin,
Söyledi künyesini
Yazık, iyice duyamadım…”
BELENTEPE ŞENLİKLERİ- CENAB OZANKAN
“Öyle bir koşuştu ki; ölmezliğe
Kaynar havaydı göğüslere dolan
Alevlerdi; keskin acı ve bıçkın,
23 üncü Fırka hücumdaydı.
Zafer yeriydi
Bir nefeslik yakın…
Topçu ateşiyle dalların yandığı an,
Yükselen birşeydi büyük,
Göklere yükselen duman duman…
Kutsal duygularla
Doluydu benlikleri,
Cansız gövdelerin,
Yamaçlara bırakıldığı an
Belentepe’den genişliyordu,
Bayram şenlikleri…
Varan çoktu tepenin ardına
Toprakta kalanlar ise sıra sıra
Hasan, Ali, Ramazan’dı
Kömürden birer hatıra…”
TINAZTEPE’DE SOLUK- CENAB OZANKAN
“26 Ağustos günü
Çığ gibiydi 57 nci Alay
Yayılıyordu ovalarca uğultu,
Parlıyordu çubuk çubuk alevler
Süngü uçlarında,
Cümbüşü sürüyordu ölümün,
Kabza eriyordu yiğit avuçlarında.
Yayılıyordu tekrar tekrar
Ovalar dolusu Allah adı,
Devşiriyrduk zaferin ilk meyvelerini.
Tınaztepe yaklaşıyordu bize;
Etekten doruga kadar kırmızı
Gördük kendimizi yamaçlarında canlı
Bir derin solukla saldırmak için
Kestik usulca hızımızı…”
ÇİĞİLTEPE- CENAB OZANKAN
“İnatla dayandı düşman
Yerden bitercesine çoğala çoğala,
Mermiyle vur,
Dipçikle vur,
Tükenmez gavur oğlu gavur
N’edersin tez alamadık Çiğiltepe’yi,
Şehit verdik
Yiğit Reşat Beyi,
Tövbe ettik yaşamaya…
Daha gidecek can varmış helalinden,
Kader bu ya…
Gün ışığında karardı benzimiz
Vıcık vıcık gömleğimiz
Kan akar her damardan.
Sonunda
Söktük hepsini topraktan
Yalın ellerimizle,
Gözyaşımızda parladı Çiğiltepe,
Bir nur…
İnanmıştık, şehitler ile
Mustafa Kemal Paşa
Bizi korur…”
MEÇHUL ASKER- CENAB OZANKAN
“Çakıl Tepe’ye
Bir “hey!”lik ötedeydik…
Mermiler geçiyordu
Burnumuzun dibinden vızır vızır.
Bir alaydık hücuma hazır…
Belaydı düşman topçuları başımıza bela.
Lakin bir de bizi sorsana:
Bir anda fışkırdık yerden,
Olanca hıncımızla.
Düştük ardlarına
Kanlı vücutlarımızla.
Yağıyorduk üzerlerine,
Her birimiz birer gülle,
Uçuyorduk düşmana kuş hafifliğiyle…
Tükendi mermilerimiz
Ölümü yanımızda bulduk
Dipçiklerle boğuştuk.
Helalleştik.
Öldük,
Karakayalar’da abideleştik…”
YENİ CİHANIN EŞİĞİNDE- CENAB OZANKAN
“Cılız bir lamba ışığında doğar memleket,
Mustafa Kemal Paşa’mın şavkı gezer harita üzerinde.
Başkumandanlık savaşı ha başladı ha başlar,
Afyon ve Dumlupınar tepelerinde.
Yiğitler
Dağ dağ;
Zafer kolay candan vazgeçince.
Şehadet yaşamaktan büyük,
İnanç dolu gövdelerde,
Bir yeni cihan herkese kaderince…”
KADERDE ÖLÜMSÜZLÜK VARMIŞ- CENAB OZANKAN
“11 inci Fırka…
126 ncı Alayın
6 ncı Bölüğünden bir manga,
Nasıl da atılıyordu batıya
Havayı bir solukta tüketircesine…
Düşman makinelisi yağıyordu
Ölüm yakınmış, uzakmış,
Bakan yoktu incesine,
Toprak adım adım uzuyordu…
Bir hamle daha yapınca bizim manga,
Yağdı yeniden zehir sağanak
Yapıştı Mehmetçikler,
Zevkini yitirdi yaşamak.
Baktı Gazi Başkumandan;
Bir manga yatmış yere,
Avını bekler gibi pusuda…
Dedi: İlerlesin bu manga!”
Lakin bir el topraktan uzamış;
Koskoca,
Yapışmış mangaya sıkıca…
Yiğitler ki emelleri dağılmış,
Güzel uyanıklığın acı düşlerinden
Dirildiler Gazinin gözlerinde yeniden,
Deyince “Meçhul asker yeri burası!”
Kımıldadı birşeyler taştan, ışıdı Adatepe-Çal arası,
Baaşladı manga yaşamaya
Canlı cansız bir katar
Aktı gitti batıya batıya…
ÖLÜM BEDENLERİNDE ERİDİ- CENAB OZANKAN
“Düşman çember içindeydi,
Yolladı Fevzi Paşa’yı
11 nci Orduya
Gazi Başkumandan,
Ve birden belirdi,
Kemalettin Sami Paşa’nın yanında,
Girdi ateş hattına pervasızca
Gözleri çakmak çakmak
Alevler içinde Çal köyüne bakarak…
Dedi: “Zafer doğmalı, güneş batmadan.”
11 inci Fırka kahramanları saldırdı
Düşman yönüne,
Hem ıslak hem sıcak
Bir allıktı tenleri sıvayan
Ve ahretin eşiği uzadıkça uzadı
Canların göğüslerden koptuğu an.
Ardından erişti,
Gazi Paşa’nın bir emri daha
Göklerden iner gibi:
“Piyade ileri, topçular ileri!”
Kim bakarda mevziye, rütbeye gayri,
Sürdü atını
Avcı hattına Derviş Bey,
Tepeler yürüdü sanki hey.
Elsiz, ayaksız…
Mehmetler kurşundan külçe
Ölüm ne ki?
Bedenlerinde eridikçe…”
SON HÜCUM- CENAB OZANKAN
“Bitişi geldiği vakit
İzmir’e çıkış macerasının,
Mustafa Kemal Paşa’m
Süzüldü ateş içine
Sanki gerçek değil efsane…
Toprak kaynıyordu için için
Yiğitler bir masal aleminde
Süngülüyor, dipçikliyordu
İçinde bir engin hıncın ve sevincin
Kimi tek atılışla
Aşıyordu tel örgüsünü,
Varıyordu kafir siperlerine
Kaya gibi çökercesine,
Berikinin kaplıyordu kan göğsünü,
Benzi sarı, kara, mor
Yaşamak kolay,
Ölmek zor,
Şehadet nazlıydı bazı kere
Ve hepsi atılıyordu zafere,
Barut burunlarında
Burcu burcu
Evvel Allah Ada Tepe’de
Bu hücum sonuncu…”
CANIMIZ UCUZ DEĞİLDİ- CENAB OZANKAN
“Şafak şafak yandı gök
Bir kızılca kıyamet bitti
Kızıltaş yamaçlarıda,
Şehadetin sevinci eridi
Yaşamanın tadında…
Yeryüzü görmedi böyle bir savaşı
Makineliye karşı et
Topa karşı kemik saldırışı…
“Şahitti Belen Tepe, Tınaz Tepe,
Hele Zafer Tepe
Harman gibi savruluşumuza.
Ovalar can pazarına döndü
Düzlükte yitirdik kendimizi
Alın terimiz aktı kanımıza,
Düşman bedeninde bıraktık
Kırık süngülerimizi
Unuttuk gitti künyemizi…
Bir işti ki;
Büyük, kutsal,
Vurmuş başımıza
Doruklardan bir sarı ışık,
Mustafa Kemal Paşa yürüyordu;
Şehid, gazi karışık…”
MİLLİ MÜCADELE DESTANI- BEKİR TÜNAY
“26 Ağustos 1922
Gün ışıkları alınlara değmedi…Şafak alabildiğine al… KOCATEPE’de MUSTAFA KEMAL…
Başladı zorlu savaş…Çatladı gök…Çöktü dağ… Koptu kızılca kıyamet… Vatan
yolunda bir döğüş bu…Ölen, sağ…..”
26/27 Ağustos 1922
Savaş bitmedi ki… Olanca hızıyla yürüyor… Zafer Mustafa Kemal’e yürüyor…Zafer Mustafa Kemal’e gülüyor…
Mustafa Kemal ateş… Mustafa Kemal kor…Mustafa Kemal vatanlaşıyor!…
Tepeler: yiğit yiğit…Tepeler; kilit kilit…Anahtar Mustafa Kemal’in…Mustafa Kemal geliyor; çekilin…
Bir ordu şahlanmış…Bir millet; vatan aşkıyla yanmış…Mustafa Kemal bir imanmış…”
27 Ağustos 1922
Taarruzda Mustafa Kemal’in askeri… Kurt Kaya; bizim…Erkmen Tepe elimizde…
Afyon yaslı…Ama; umut umut…Kayalıklarınca yüce…Bizim olacak alaca karanlık çökünce…
28 Ağustos 1922
Düşmanı kuşatıyoruz.
Yürüyor Kocatepe…Yürüyor; denizlere…Yürüyor; yerden göke…Gökte yıldızlar iri…Kocatepe de özlemiş denizleri…Yürüyor denizlere doğru, ağaç, su…Mustafa Kemal’in askeri bu…”
29 Ağustos 1922
Yollar; İzmir’e doğru…Düşman; kurtulma çabasında…Bakmıyor arkasına…Kaçıyor… Kaçanlar; az…Yollar kapalı Yunan’a…Kaçamaz…
Amansız bir izleme…Durma, duraklama yok…Sürecek gündüz, gece…Her zaman, Her yerde taarruz” Artık, gediksiz kuşatıyoruz…”
30 Ağustos 1922
Başkumandanlık savaşı…
En küçük birliklere dek, Mustafa Kemal emredecek… Son koz… Düşman sıkıca çemberlenecek…Yorgunluk ötelere…Çemberden kurtulana, arasız izleme…
Amaç; açık… Emir; kesin… Suları MUSTAFA KEMAL’i bekliyor Akdeniz’in…
“ORDULAR! HEDEFİNİZ AKDENİZ’DİR İLERİ!”
Duyuldu dört yönde bu sesin akisleri…”
İSTİKLAL DESTANINDAN: BÜYÜK ARZU- ARİF HİKMET PAR
“Ağustos gecesinde mavi ışıklar iniyor tepelerden,
Lacivert bir yelpaze gibi açılmış gökyüzü.
Gazi, çadırdan çıktı, arkasında paşalar,
Meşin kırbacı dizlerine vuruyor.
Şöyle bir yukarı kaldırdı başını:
Bayrağa gönül vermiş gibi yıldızlar…
Sonra heyecanla İsmet Paşa’ya soruyor:
-Erat hazır mı İsmet?
-Herşey tekmil, Paşam!
O bir ayna gibi bilirdi içimizi
Gözlerinde yarın ki şafklardan izler
Karanlıkta baktı, parıldıyor süngüler…
-Merhaba asker! dedi,
Saflar önünden geçti;
Mehmetler “Yaşa, yaşa!” diyordu.
O altın saçlarını vermiş geceye
Şimdi herşeyi unutmuş.
Yalnız büyük bir aşkla
Afyon sırtlarına doğru
Haşmetle kartallar gibi süzülmek istiyordu.
Bir alev çağlayanı halinde
Akdeniz’e dökülmek istiyordu.”
VATAN MACERASI- ARİF HİKMET PAR
… Kocatepe’de erat intizardadır,
Bir çadır içinde paşalar,
Son taarruz planlarını hazırladılar.
Mustafa Kemal gökler gibi susuyor düşüncden
Atın bir meyva gibi zafer yoldadır.
İsmet Paşa iyilik ve zekadır, doğuyor cepheden,
Kalpağında ayyıldızı parlayan Fevzi Paşadır.
Akşamdır, gün kavuşmak üzeredir,
Paşaların Afyon ovasında gözeri.
Toplar şafakla birlikte patlayacak,
“Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!”
Kayalar bir sallanışın peşinden inledi.
Toplar bir ağızdan gürlediler mertçe
Bir mucize belirdi Kocatepe’den,
Zafer ilk defa kendini verdi cömertçe
Süvariler dört nala düşman peşinde,
İzmir’e doğru yolculuk başladı
Dokuz Eylül, Ege denizinde bir akis,
Mehmetçiğin rüyası…
ATATÜRK- ARİF HİKMET PAR
Gülhane’de düşünür gözlerim, ağlarsın
Kasım rüzgarları alev alev saçlarını dağıtır
İzmir’de mübarek ellerin uzanmış ordulara,
Ordular sana Dumlupınar’ı hatırlatır.
Şimdi seni Kocatepe’ye çıkarken görüyorum:
Ağustos şafağında bayrağımın alı vurmuş içine
Vatandır geniş omuzlarında yükselen
Eminim kalpağından topuğuna kadar bizi düşündüğüne
Şimdi pırıl pırıl süngülerle İzmir yolundasın,
Mavi şimşekli bakışların “İleri!” diyor.
Yedi cihan dize gelmiş önünde
Sen Mehmetcik’in alnından öptüğü insansın
KARTAL BAKIŞLI DEHADAN MUSTAFA KEMAL’İN MANGASI- ARİF HİKMET PAR
Askerler geceyi beklediler,
Bozkır gecesini.
Sıcak toprak üstünden
Bir buğu yükseliyordu
Yıldızlara baktı Hasan Çavuş
Dedi: “emme de parlak bu gece”
Bir sigara yaktı
Mangasından tekmil getirdi Memiş Onbaşı:
Aydınlı İsmail’in bacağında sızı varmış,
Tireli Hüseyin sabaha kadar uykusuz kalmış.
Bodur Ali ah diyor bir memlekete gitsem,
Yine hafiften bir türkü tutturmuş,
Giresunlu Rüstem.
Tüfeği elinden düşmez Bergamalı Ahmed’in,
Avrat, tüfek, at,
Namus sözüdür, diyor
Büyük taarruz bir an önce başlasın istiyor.
Az ötede Mustafa Kemal’in çadırı,
ecede bir gümüş ehram gibi parıldar.
Kapısında bir nöbetçi
Kulak vermiş içerdekileri dinliyor.
Silah sesleri duyar gibi
Ürperiyo yağız teni.
Kulakları pusuda bir kaplan gibi dikilmiş,
Düşünüyor Büyük Taarruzun neticesini…
“Mustafa Kemal’i gördüm, Birşeyler süzüldü ışık ışık içime.
Daha dağ, daha kaleyim
Bir başlasın top sesleri hele,
Afyon’a girmezsek iki saatte
“Öleyim” diyor.
Mustafa Kemal’in mangasında,
Korkudan eser yok
Günlerdir yarı aç, yarı tok,
Bir kaşık tuzu bulunsun diye vatan macerasında,
Paşalar Paşasının kumandasında
Zaferder zafere koşuyor.
İSTİKLAL SAVAŞINDA ATATÜRK- MESUT TARCAN
Sakarya kan akıyor boydan boya!
Mehmetçik artık ayağa kalktı.
Mavi bir alev geçti gözlerinden,
Savaşan kuvvet değil haktı.
Yirmi altı Ağustosta,
Karanlıkta düşman tel örgüleri…
Birşeyler ağarıyor etrafta,
Mehmetçiğin tetikte eli.
Saflar hücuma hazırdılar
“Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz! İleri!…
30 AĞUSTOS ZAFER ARSLANLARI- MEHMET FARUK GÜRTUNCA
Bu zafer, bir daha dünyalara anlattı ki türk,
Sinesinden yaratır koskocaman bir Atatürk!
…
Öpüyorken sarı yıldızları Porsuk suları,
Kaç zamandır heyecandaydı o Türk orduları…
Durmadan coşkun alaylar geliyor Ankara’dan,
Ne de arslan gibi kuvvetli yaratmış yaradan!…
Ordular sel gibi taşkın akıyor cephemize:
Hepsinin hasreti: yalnız o güzel Akdeniz’e!…
…
Koca Gazi, ne büyük örneği olmuş her erin,
Kudretinden, gücü artmakta her arslan neferin!
Başlıyorken daha hür bir savaşın ilk gününe
Nice dillerde sualler: “-Paşanın yaptığı ne?
Paramız var mı, silah var mı, tüfek, top var mı?
Koca bir orduyu tek söz yeniden toplar mı?
“-Yok, demiş başkomutan , yok biri…lakin olacak,
Bu vatan ölmeyecek hiç… Bu vatan kurtulacak!
Paramız yok, topumuz yoksa da bundan ne çıkar?
Türkün imanı, çelik azmi, çelik kolları var…
Şanlı bir orduya bin taç örecek istikbal,
Yeniden yükselecek Türk’ün olan istiklal…
…
Üç kahramanın verdiği tarihi karar bu:
Saldırmalı Afyonlara bir cephe grubu!
Toplar döğüyorken uzayan sırtları yer yer,
Yüzbin kişilik ordu, şafaklarla beraber!
-Düşman, hazır ol harbe!… diyip süngüyle kalksın,
Yaksın yedi kat gökleri, toprakları yaksın!
Bitsin de hazırlıklar ayın yirmi beşinde:
Lavlar gibi yansın hasım imha ateşinde!
Şimşek gibi birden bu haber orduya gitti…
…
Kalpler heyecandan vuruyor…hiç uyuyan yok,
Yorgun düşerek toprağa bir baş da koyan yok!
Her saniye bir asra yakın…öyle uzun pek,
Herkeste merak bir: gecenin fecrini görmek!
Her ruh, anıyor sevgili bir çehreyi şimdi,
Mehmet düşünür köydeki gül Emne’yi şimdi.
Zabit: “girebilsek o güzel İzmir’e” derken.
Bir ince yüzün hattı geçer belki içinden?
Tam işte saat üç…uyanık ordu…bölükler…
Neredeyse verir emri, karargahta, büyükler!…
Her saniye yıl…işte saat; üç buçuk oldu,
Tam şimdi saat dört…geliyor: ilk ateş emri,
Yurdun doğuyor şimdi ufuktan iki fecri!
…
Karşı dağdan fecir artık açıyorken gözünü,
Topçular söyledi mermiyle ateşten sözünü:
Kara boşlukları tarrakalı sesler yardı,
Dağların üstünü sislerle dumanlar sardı!
Kalecik sivrisinin üstünü toplar yıkıyor,
İkiyüz toptan alev gözlü ateşler çıkıyor!
Fırlıyor karşı dağın toprağı birden havaya,
Bir kıyamet gününün haşmeti çökmüş ovaya.
Göklerin kan saçıyor aldığı mermi yarası,
Başka bir hal alıyor şimdi savaş manzarası:
Yayalardan koşuyor avcı hücum dalgaları,
Bir hücum dalgası birden aşıyor karşı yarı!
Bir hücum dalgası, akmış Tınaz’ın tellerine,
Bakmıyor kimse gökün kanlı şarapnellerine!…
Patlıyor bomba, çıkıyor süngü, bıçak…
Mangalar telde gedikler açarak atlayacak!
Durarak, süngüsünün silmede Mehmet pasını.
Kahraman onbaşı Ahmet atıyor bombasını…
Örgünün orta yerinden açık artık bir yol,
Geçiyor atlayarak telleri asker kol kol!…
Bombalar patlayan Afyon yolu sırtında o ne?
Mehmet, al bayrağı dikmiş Kaleciksivrisi’ne!
Kahraman mangalar artık yere yat…kalk…ileri…
Karşı hatlarda parıldat o güneş süngüleri!…
Bu Ağustos günü tarihte hayat, şan günüdür,
Bu ağustos günü hürlük günüdür, tan günüdür!…
Bu Ağustos günü bir kurtuluşun ilk güneşi, Bu Ağustos günü bir hürriyetin ilk ateşi!
Bu Ağustos günü dünyalara bildirdi ki yurt,
Sokmaz arslan doğuran toprağa bir yırtıcı kurt!…
Bu Ağustos günü, Türkün yeni bir ufku doğup
O felaket, o esaret günü etmişti gurup…
Bu Ağustos günü tarihe ışıklar saçtı,
Şanlı bir Dumlupınar harbine yollar açtı!
27 Ağustos
Yeniden fırladı yüzlerce bölük ertesi gün,
Yeniden boşluğu dolmuştu şarapnelle, göğün…
Yeniden aktı ufuktan o barut, kan kokusu,
Dereler kan… tepeler kan… akıyor kan gibi su!…
Yarıyor ordu, bütün cephe derinliklerini…
Topla, bayram yaparak, Fatma gelinliklerini.
Çırpınıp bekleme artık savaşın sen sonunu,
Ordumuz bağrına bak… bastı güzel Afyon’unu.
Başkumandan giriyor şehre muzaffer, mes’ut…
Kokuyor, her yeri Afyon dağının kanla barut!…
Bir gün evvel balo vermiş o kumandan nerde?
Bir fedakarlığı görsün şu fedailerde!…
Gece halk şenliği var… Şanlı davullar vuruyor…
Atlılar, garba akıp düşmana ağlar kuruyor!…
Sallıyor manga, bölük her kola şimşek palalar,
İşte Türk böyle ezer, böyle kırar, böyle yakar!…
29 Ağustos
Her taraftan geliyor şanlı zafer müjdeleri,
Bekliyor yalnız o aslan, gelecek son haberi…
Yarın artık duyulur son zaferin şanlı sesi,
Geçiyor artık durmadan Afyon’dan esir kafilesi!
Geçiyor fırka, bölük, ordu…perişan kollar,
Kaçamaz Dumlu firarileri: Türk atlısı var.
Gece bir uykuya dalmak, Ata yorgun uyuyor,
Kimbilir galibiyetten ne kadar haz duyuyor!
Tam şafaklar söküyorken alıyor son haberi,
Parlıyor mavi deniz gözlerinin şu’leleri!
İşte düşman Çal’ın üstünde sıkışmış kapana,
Ne kadar mutlu bu arslanca savaşlar yapana!
Ata! İsmet! koca Çakmak! gülüyor şan da size,
Dumlu’dan orduyu artık akıtın Akdeniz’e.
…
Ata’nın harikadır Dumlu’da meydan savaşı,
Dumlu’dur Afyon’a son harikalar arkadaşı…
Bir yaratsın iye Gazi, bu büyük şahikayı,
Aşıyor kırları, ormanları, binbir kayayı!…
Geçiyor bir koca mermiyle yaratılmış yardan,
Geçiyor kanla dolan bir dereden, yollardan!
Geçiyor, koskoca mermi taşıyan kağnıları,
Geçiyor sırtları kambur, dönemeç sağrıları!
Uçarak, ordu karargahına artık geliyor…
Çal köyünden de ateş, lav ve duman yükseliyor…
Ordu artık yürüyor garba bir oktan hızlı,
Kaçıyor düşman uzak dağlara erkek-kızlı
Koca dahi, görüyor cepheyi artık tepeden,
Ordumuz burda çelik bir kale, yekpare beden!
İstiyor başkomutan şimdi alınsın şu tepe,
Sonra kıskaç gibi çevrilsin uzaktan bu tepe!…
Bombalar girmeli, fırlatmalı harp mevziini,
Bir mezar yapmalı düşmanlara artık bu ini…
Başkumandanları hasmın ne kadar çırpınıyor,
Generaller kaçıyor, fırka, alaylar sınıyor!
Sanki toplarla tüfeklerle o mitralyözler,
Öldüren hassayı kaybetmede artık yer yer!
Avcumuz şimdi şimalden ve cenuptan akıyor!
Topların fasılasız yangını dağlar yakıyor!
Bir cehennem oluyor karşıki düşman siperi,
Son güneş şulesi al al boyuyor süngüleri !
Akıyor fırkamızın selleri her lahze öte,
Sokuyor düşmanı baştan başa mağlubiyete!
Gürlüyor toplar uzaktan daha coşkun, sıkça…
Ufkun üstünde güneş mağlubiyete yaklaştıkça
Bir kıyamet kopacak, belli, ölümlerle dolu!
İnhidam var… doğuyor Türke halas, müjde yolu!
İnhidam olmalı zulmette, bu lazım olacak!…
Bir güneş parlayacak, başka güneşler solacak!
Gecenin gölgesi kaplarken uzaktan yakını,
Ordular sırtlara yapıyor son akını!
Şimdi yok karşıki vadide o düşman kuvvet,
Onu mahvetti o Mehmet’teki eşsiz kudret:
Hiç unutmaz koca tarih yapılan kahpeliği:
Son kalanlar arıyor kaçmak için son deliği!
Zaferin haşmeti zulmette görülmez ki bugün,
Anlatır herşeyi ilk fecri, yarın gökyüzünün!
Atamız ertesi gün gezdi savaş meydanını,
Gördü sonsuz zaferin son azamet, son şanını!
O coşan kalbini herşey mütehassis etti,
Görülenler ne de korkunç, ne kadar dehşetti:
Sırtların üstü, o vadi, dere: kan manzaralı,
Ölü dolmuş ova, baştan başa… her yer yaralı…
Dereler namütenahi dolu teçhizatla,
Ya esirler: geçiyorlar ovadan süratle!…
Sağ kalanlar çekiyorken o beyaz bayrağını,
Kuruyor ordu o gün (Dumlupınar-Çal) ağını,
Ata artık veriyor Mehmed’e en son emri:
-Akdeniz’dir hedefin ey koca ordum ileri!…
Başkumandan, general, fırka, tabur hepsi esir:
Duramaz hiç o günün haşmeti üstünde şiir!…
Ordu ondört gün uzun yolları coşkun aşıyor,
Bir deniz dalgası halinde ufuktan taşıyor!
Köylüler karşılıyor sancağı her gün saf saf;
Adalardan bile artık kaçıyor karşı taraf!…
Giriyor atlıların başları masmavi suda,
Dokuz Eylül’de güzel İzmir’e Türk ordusu da!…
…
Bu zafer, tarihin altınla yazılmış zaferi,
Bu zafer, Türkün asil ordusunun şaheseri!
Ne yiğitlikle alınmış, kazanılmış bu zafer,
Ne çetinlikle, ne kudretle kurulmuş bu eser!…
Bu eser, miletimin ölmeyecek abidesi,
Bu eser, Türkeli’nin, hürriyetin şanlı sesi!
Bu eserdir, Türk erinin, zabitinin timsali!
Bu eserdir, milletimin ülküsü, istikbali!
Vatan uğrunda ölen erlerin, ancak, bu eser
Bir avuç toprak olan kalbini güllerle bezer!
Bu zafer, bir daha dünyalara anlattı ki türk,
Sinesinde yaratır koskocaman bir Atatürk
Bu eser bir daha öğretti ki altın tarih,
Yeniden yurda verir bir Atatürk, bir Fatih!
Yeniden yurda verir kahraman evlat: İnönü,
Durmaz aydınlanır artık yeni tarihin önü!
Seni söyler, o Tınazlar, o Belenler, o Uşak…
Sana bir taç öremez gökteki bin renkli kuşak!
…
Ey zafer arslanı! Ey kahraman asker! ey Ata,
Aktı destanlarının aksi Meriç’ten Fırat’a…
Taştı coşkun zaferin namesi ta Akdeniz’e…
Sen zafer neş’esi verdin bu coşan kalbimize!…
Sen bugün ülkede şan rüzgarı estirmedesin!
Yeni kuvvet veriyor kalbe ateşten nefesin!
Hatıran Türkeli’nin her tarafından taşıyor!
Görmeyenler seni erkek ve kadın ağlaşıyor!
…
Ey zafer arslanı! Ey kahraman asker! Ey Atam…
Duyduğum hisleri mısra’la yazıp anlatamam!
Ne zaman gözlerimiz Dumlupınar’dan kalksa,
İzmir’in ufkuna bir lahza derinden baksa:
Görürüz, gösteriyorken seni parlak denizi;
-Ordular… İlk hedefimdir, dediğin Akdeniz’i”…
AĞUSTOS ŞAFAĞI- ŞAHİNKAYA DİL
Bir Ağustos şafağı
Ölüm-dirim savaşıyla uyandı evren
Gürül gürül ırmaklar gibiydik
Yedisinden yetmişine dek.
Şimşek şimşek çaktı bir ulu ses Kocatepe’den
Aydınlandı bütün Ağustos sabahları
Kan gövdeyi götürüyordu
Bütün gücüyle yüklendi düşman
Mustafa Kemal’in ordusu
Deniz deniz-dalga dalga
Nasıl da kaçıyordu düşman sürüleri
Öyle sefil, öyle perişan
Koca Türk’tü şahlanan
Kükreyen arslanlar gibiydik
Ellerimizde bayrak- yüreklerimizde vatan!
Ölüm-kalım savaşıydı bu
Ya egemenlik ya ölüm!
Yaman vuruşuyorduk yaman
Özgürlük adına, Türklük adına
Aydınlandı 26 Ağustos şafağında memleketim, Türkiye’m
Son sözünü söylüyordu Mustafa Kemal:
“Ordular; ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri
ATATÜRK KOCATEPE’DE- KEMALETTİN KOÇ
Gecenin sonunda Kocatepe’de Gazi dimdik
Ağarmayabaşladı doğu
Gün vuruyor kayalara, dağlara
Bu koca gün
Çevresinden büyüdü Atatürk’ün
Kocatepe’de Gazi düşünceli ama kavi
Taşlar, otlar, insanlar
Burda ve ötelerde;
O’ndan büyük kahraman görmedi
Şimdi deniz kıpır kıpır
Vatan gecelerinde
Şehirler aydınlık
Okullarda çocuklar
Gazinin ismini yazıyor
Büyük harflerle
KOCATEPE’DEN- DR. MUSTAFA ŞERİF ONARAN
Bakıyordum resme;
Bir bakır çerçevede
Bozkır akşamlarının manzarası…
Sonra Gaz Paşa giymişti siyah bir kalpak,
Karşı dağlarda uzak bir yere bakmaktaydı.
Ne vakitten beridir düşmez elinden cigara,
Resme baktıkça silah sesleri, cümbüşlü gece,
Bırakır kendini hülyama bakır çerçeveden.
Kavgamız her yiğidin harcı değil!
Vakit erişmiş,
Uyuyan hıncı uyarmak vakti,
Yürüyüp düşmana deryalara varmak vakti…
Bu yürek harcayacak kendini bundan böyle;
Kahraman sabrı perişan geceden kurtulmuş,
Memeden Mehmet olup yollara düşmüş gayri
Vakt erişmiş,
Yaşamak kavgada destanlarca,
“Bir hilal uğruna” can vermek için…
Karşı dağlarda uzak bir yere dalmış Gazi…
Bu Ağustos gecesi
Ne kadar canlı böcekler böyle!
Ne sabırsız bu ağır başlı, karanlık toprak!
Büyük insan dalgın;
Büyük insan ne muazzam duruyor!
O ne heybetli duruş ey Tanrım!
Ürperen manzara hasretle bakar heybetine.
Sıra dağlar gerinip yaslanıyor gurbetine,
Korkuyor, gölgesi vurdukça uzaktan, dağlar…
ATATÜRK KOCATEPE’YE TIRMANIYORDU-MUZAFFER UYGUNER
Göklerden başlamıştı sabah
Mavi mavi aydınlanıyordu dağlar,
Mavi bir ışık yayılıyordu ağustos sabahına
Mustafa Kemal’in gözlerinden…
Kocatepe’ye tırmanıyordu düşünceler içinde,
Düşünceler içinde emin ve kararlı.
İnatçı bir sessizlik çökmüştü dağlara,
Askerleri siperlere gizlenmişti,
Duyuyordu onların ve milletinin duyduğunu,
Görüyordu dağların kalkınıp birer birer
Peşine takıldığını…
Gözleri saatteydi,
Bütün askerlerin gözleri saatlerinde
Dünya gene dönüyor,
Sular gene akıyor,
Mavi denizlerin kıyıları köpükler içinde gene;
Dalgalar gibi savaşır bir ordu
Mustafa Kemal’in içinde…
Kocatepe’ye tırmanıyordu Mustafa Kemal,
Emin ve kararlı.
Acı bir sessizlik çökmüştü dağlara…
ATATÜRK HEP KOCATEPE’DE- OSMAN ATTİLA
Bilelim Atatürk Kocatepe’de
Gün doğacak her günkünden iri
Kanatları altında Afyon şehri
Bilelim Atatürk Kocatepe’de
Gazi tepelere dirsek dayamış
Kestirir Dumlupınar ovasını
Kuşlar, dağlar, taşlar uyuyamamış
Almak için komutasını
Siperler boyunca tetikte ordu
Toprak çekiniyor nefes almaktan
Bütün yıldızlar tir tir titriyordu
Yeni gün başlama üzere bayraktan
Şuhut’tan esen yel yamaçta serin
Doruklar kızıla boyanmak üzere
Gazası yakın gazi tepelerin
Sincanlı ovası uyanmak üzere
Yekindi o sabah Kadifekale
Çiğiltepe, Belentepe… yol alır
Millet düşmüş yayan yapıldak yola
Paşalarım Atatürk’ten kol alır
Düşman gelecekken gafil, habersiz
Sular gür gür akar, deniz el çırpar
Sen olmasan atam gözümüz fersiz
Atam bu yürekler seninçin çarpar
Seni Kocatepe’de bulduk Atam,
Kocatepelere çıkardın bizi
Gösterdiğin yolda kurtulduk Atam
Yolundan ırak etme cümlemizi
YAY BEDENLİ ADAM KOCATEPE ÜSTÜNDE- ABDULLAH RIZA ERGÜVEN
Çıkıyordu bir dağ yamacına
O gök gözlü o kalpaklı adam
O kara çizmeler ayağında
O pırıl-pırıl mahmuzlu
Esip çiğniyordu şimdi
Toprağı usanmadan
O gök gözlü o kalpaklı adam
O ne düşünüştü o Tanrım
Vatanca
O ne dağ bedendi öyle
Yaylar gibi
Kaçsaydı artık düşman
Kaçsaydı iyi ya
Kurtulamazdı pençesinden ölümün
Öyle kolay-kolay
Durulur muydu karşı
Hiç o yay bedenli adama
Kocatepe’de
Bir defa kestirmiş gözüne
“-Ordular ilk hedefiniz Akdeniz…”
Akdeniz